Eğitim dünyasının duayen isimlerinden felsefe profesörü Teoman Duralı, eğitimden bilime, kültür ve medeniyetten İslamcılığa kadar çarpıcı tespitlerde bulundu. Turgut Özal’ın danıştığı isimlerden Duralı, eğitimdeki tehlikelere dikkat çekerek imam hatip okullarının müfredatının tüm okullarda uygulanmasını savunuyor.
Röportaj: Emrullah Öztürk
Son dönemde eğitim ve öğretim alanında gerçekleştirilen bir takım yapısal reformlar, tartışmaları da beraberinde getirdi. Ancak çoğunda olduğu gibi bu konu da sığ, yüzeysel ve derinlikten yoksun tarafıyla ele alındı. Biz de konuyu daha derinlemesine incelemek amacıyla Kırklareli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Teoman Duralı’nın kapısını çaldık . Duralı, Türkiye’de bilim felsefesi alanında çalışan birkaç isimden biri ama aynı zamanda 40 yıllık bir eğitim-öğretim tecrübesine de sahip bir duayen. Kendisi, Turgut Özal’ın başbakanken eğitim ve öğretim alanında yapılması gerekenlerle ilgili danıştığı isimlerden. Söyleşimizde Duralı’ya önce ilk ve ortaöğretimde uygulamaya sokulan 4+4+4 düzenlemesi ve seçmeli derslerle ilgili görüşünü sorduk. Ardından üniversitelerin mevcut durumuna ve eğitimdeki temel problemlere eğildik. “Çağdaş Küresel Medeniyet / Çağdaş Küreselleştirilen İngiliz-Yahudi Medeniyeti” adlı bir de kitabı olan Duralı’yla son olarak da İslam dünyasının içinde bulunduğu hali ve çıkış yollarını konuştuk
İşte ilk defa bir haber sitesine konuşan Prof. Dr. Teoman Duralı’nın, eğitimden bilime, kültür ve medeniyetten İslamcılığa kadar çarpıcı tespitleri…
12 yıllık zorunlu kademeli eğitim getirilerek bu süre 4+4+4 olarak üç kademeye ayrıldı. Bu yasayla birlikte bazı seçmeli dersler de konuldu. Bu konuda kamuoyunda bir takım sığ tartışmalar yaşanıyor. Size göre bu reformlar eğitim sisteminin problemlerini çözmede yeterli olacak mı?
Emperyalizm girdabına kapılmanın yolu eğitimden geçer. Bugün Türkiye’de 80 yıldır oluşmuş bir beyin dokusu var, bu da verilen eğitimin sonucudur. Verilen eğitim, bu beyinleri meydana getirmiştir. Sadece yabancı okulları kastetmiyorum, bizim devlet ve özel okullarının çoğunda bu büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir, özellikle de büyükşehirlerdeki okullarda. Ama yine de ben devlet okulunu özel okula tercih ederim.
Neden?
Dil öğrendiğinizde öbür tarafın girdabına daha çabuk kapılıyorsunuz. Sadece Türkiye’de dil öğrenenleri kastetmiyorum tabi. Eğitim amaçlı burslarla yurtdışına gönderilen öğrenciler, oranın adamı olup çıkıyorlar. Bu askerde de böyle sivilde de…
ÜNİVERSİTE SAYISI FAZLA
Üniversite sayısı son dönemde oldukça arttı. Bu sizce olumlu bir gelişme mi?
Hayır, Türkiye’de bugün 160 adet üniversite var. Bu son derece fazla, çünkü seviye düşüyor. Üniversiteden haddinden fazla insan çıkmamalı. Bunu bir çok platformda dile getirdim. Üniversite mezunları kendilerinde bir şeyler vehmediyorlar.
CEPHEDE KUMANDAN LAZIM
Ne yapmalı o zaman?
Bu sorunları çözebilmek için insanların içinde olacaksın. Hep şunu söylüyorum; Kumandanlar cephenin uzağındadırlar, cephede cereyan edeni bilmiyorlar. Cepheyi bilen cephe kumandanıdır, yani astsubay yahut düşük rütbeli subaylar. O orada cereyan edenlerden haberdar. En önemlisi de odur. Adam eğer bin kilometre uzaktaki karargah merkezinde oturuyorsa cephede yaşanan açlıktan, sıkıntılardan haberi yoktur. Haber ona gidinceye kadar atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Bu bir benzetme. Her alanda durum böyle olmalıdır. Üniversite işinde devleti idare eden kişilerin bilen insanlara danışması lazım. Etrafındaki danışmanlarla iş yürümez. Onlar da cephede değiller. Benim arkamda 40 yıllık öğretim tecrübesi var. Gel bir sor. Tunus’ta olaylar niye patladı. Bu meseleden dolayı çıktı işte. Adam bilgisayar mühendisiydi galiba ama işportacılık yapmak zorundaymış demek ki. Ama bunu kendine yediremeyince olaylar patlak verdi. Ben bunu yıllar önce gördüm. 1971’de Peşaver’de bindiğim otobüsün sürücüsü “Sosyoloji mezunuyum” diyordu ve şikayet ediyordu bu işi yaptığı için.
TURGUT ÖZAL’I UYARDIM
Size danışan oldu mu hiç?
80’li yıllarda Özal başbakanken ben birkaç kişiyi eğitim sorunlarını danışmak için Ankara’ya çağırdılar. Bunu o zaman söyledim. Hatta Hasan Celal Güzel, Mesut Yılmaz da vardı orada. Uyardım, yapmayın bu kadar hızlı gidilmez, freni patlamış kamyon gibi gitmemek lazım. Amerika’da şu kadar üniversite var deniliyor. Kardeşim Amerika başka sen başkasın. Onun nüfusu 300 milyondan fazla, bizimkisi 75 milyon. Kaldı ki bu kadar ihtiyaç var mı?
FAKÜLTEYE DEĞİL MESLEK YÜKSEK OKULUNA İHTİYAÇ VAR
Neye ihtiyaç var o zaman?
Meslek yüksek okuluna. Müthiş bir ihtiyaç var. Bir ordun var, silme general. Eee ne yaparsın sen bu orduyla. Erin, Astsubay’ın yok. Astsubay çok önemlidir askerde. Bir fabrikada da teknisyen önemlidir. Herkes üniversite istiyor iline, siyasetçiler de üniversite getiriyor. Böyle olursa ülkenin kalkınması mümkün değil. Bu kadar üniversite var ama lüzumsuz konular okutuluyor.
BÖYLE BİLİM ADAMI ÇIKMAZ
Felsefe de dahil mi?
Bana kalsa Türkiye’de üç adet Felsefe bölümünden fazlasını açmazdım. İlim adamı yetiştirilecekse bir iki fen – edebiyat fakültesi yeter. Bunlar çok değerli mücevherlerdir. Filozof bilim adamları, bir toplumun en üst kurmaylarıdır. Karar verici mercilerimiz, bilim ile feni yani teknolojiyi karıştırdıklarından sürekli olarak teknolog, teknoloji uzmanı çıkarmaktayız. Bu bir bilim değil. teknolog, teknoloji uzmanı fen-edebiyat fakültelerinden çıkmaz, meslek yüksek okullarında yetişir. Eğer fen-edebiyat fakültelerinin sayısını 3’e 5’e indirirseniz o zaman bilim adamı çıkar.
ÜNİVERSİTE YERİNE MEDRESE
Son zamanlarda medreseler tartışılıyor. Bununla ilgili ilahiyat ve medreseleri birleştirmek ve bir arada hareket etmelerini sağlamak amaçlı sempozyumlar yapılmakta. Medreseler üniversitelerle birlikte olur mu?
Bence bu tür ayrımlar yapmamak lazım. Vaktince büyük hata oldu. Öteden beri bunu dile getiriyorum: Neden üniversite adını veriyoruz, “medrese” adını koyalım. Fakültelere de “mektep” dersin. Bu medreselerin fakültelerinden biri de ilahiyat olur. Bir tarafta üniversite diğer tarafta medrese ayrımı çok tehlikeli. Bu ülkenin bölünmüşlüğüne son vermek lazım artık. Medreseye giden “zenci“ olacak üniversite çıkışlı “beyaz” olacak. Beni esas korkutan Türkçülük-Kürtçülük’ten ziyade Kürt’ün ve Türk’ün kendi içinde bölünmesidir.
“BEYAZ KÜRT” – “ZENCİ KÜRT” AYRIMI ORTAYA ÇIKTI
Nasıl yani?
İşte bu tarafta muhafazakar-dindar Türk ve “cicimler” ayrımı var. Bu Kürtlere de sirayet etti. Kendi içlerinde “beyaz Kürt “-“ zenci Kürt” diye sınıflandırılıyorlar. Bu hep böyle gitmez, bir yerde kırılır. En tehlikelisi de bu kırılmalıdır. Bunlar buluşamıyorlar, birbirlerinin kokusundan bile dehşet rahatsızlar. Bunu ben gün be gün görüyorum. Türk-Kürt ayrımı artık ortaya çıkmış vaziyette. Ortadaki bir şeye çözüm bulmak daha kolaydır. Asıl tehlikeli olan gizlenendir. Mesela benim en çok korktuğum sürüngenlerdir. Kurttan, ayıdan ziyade yılandan, çıyandan korkarım. Çünkü onu görmüyorsun. Bu ikinci tür bölünme göremediğimiz cinsten bir şeydir. Ama içten içe büyüyor. Eğitimde birliği sağlamak lazım bunun için.
“İMAM HATİPLERİN MÜFREDATI TÜM OKULLARA UYGULANMALI”
Ne yapılmalı mesela?
Şimdiye kadar bu din eğitimini yasaklamak suretiyle sağlanıyordu şimdi de din ile dünyayı birleştirmek zorundayız. İmam hatiplerin müfredatının genelleştirilip tüm okullara uygulanması gerektiğini savunmuşumdur hep, en başta da askeri okullara. Disiplin, hayatın her alanında gereken bir şey. Askerlik dış disiplinle veriliyor. Din iç disiplini sağlıyor. İç disiplin olmadan dış disiplin bir kabuktur. Müslümanlar da iç disiplin var ama dış disiplinden yoksun. Dış disiplin olmadığı için hercümerç haldeyiz. Hatta beni tanıyanlar bu söylediğimle dalga geçerler “İmam harp okulu” diye. Müslüman olmayana kendi dininde ders verilir, Alevi vatandaşa da özel müfredat hazırlanır. Ama şart olan şey yetişenin din bilgisiyle donanmış olmasıdır. Bu sadece dindar yetiştirme babında değil, dinsiz olacaksa da niye dinsiz olduğunu bilsin. Şimdi tanıdığım dinsiz insanların hemen hemen hepsi havadan laflar ediyor. Niye dini bilmiyorlar. Mesela Avrupa, Amerika’da adam dinsizse dini çok iyi biliyor. Hristiyanlığı, dine en çok yüklenen filozoflardan biri olan Feuerbach’ın kitabından öğrendim. Ancak bu şekilde sen dine karşı kanıtlarını ortaya koyabilirsin.
BUGÜN İSLAM MEDENİYETİ YOK
Bugün bir İslam medeniyetinden söz edebilir miyiz?
Yeryüzünde şu an bir medeniyetin dışında başka bir medeniyet yok. Benim İngiliz-Yahudi adını verdiğim, başkalarının, çağdaş, modern, batı dediği medeniyet dışında bir medeniyet yok. Bu medeniyetten sapmaya yeltenenlerinde kafaları kopuyor. Afganistan’da gördüğümüz olay buydu. 11 Eylül bir bahaneydi. Kısacası bugün İslam medeniyeti yok.
İSLAM BİRLİĞİNE GİDEN YOLLAR DERHAL KAPATILIYOR
İslam dünyasının şu anki halini nasıl görüyorsunuz? Toparlanma var mı?
2009’dan itibaren hükümetin özellikle dışişleri bakanının çabasını gördüm. Kanımca o da bizim coğrafyada bir birlik sağlamak istiyordu. Çünkü Suriye ile çok yakın ilişki içerisindeydik vizeler kalkmıştı. Irak, Ürdün ve İran’ı da içerisine alan bir yakınlaşma olacaktı. Rahmet Erbakan’ın paraları birleştirme hayali vardı. Yani Avrupa Topluluğuna paralel bir oluşumu orada başlatmak istedi. Belki de Türkiye’ye Avrupa’ya alternatif bir seçenek yaratılmak isteniyordu. Bu bizi İslam birliğinin girişi teşkil edebilirdi. Bir ortak pazar meydana gelebilir. Ama birden isyan patlak verdi Suriye’de. Şimdi bunu önlediler. Bu çok önemli bir işaret oldu. Yani İslam birliğine giden yollar derhal kapatılıyor.
Şİİ-SÜNNİ MESELESİNİN ÇÖZÜMÜ ŞART
İslam dünyasının bir büyük zaafı da Şiilik – Sünnilik meselesi…
Evet, Şiilik-Sünnilik çatışması bir felakettir. Düşman sürekli oradan çalışıyor. Şimdi Suriye ile Türkiye ve İran ile Türkiye’nin bütünleşmeye doğru yürüyüşünde bu sorunun hiç olmazsa üstü örtülebilseydi çok yol alınırdı. Çünkü bazı etnik ayrıntılar dışında Caferilik’in Sünni mezheplerden öyle ayrısı gayrısı yok. Genel zihniyet olarak da yok. Irak’taki Ayetullah Sadr’ın verdiği beyanatlara bakın, Taliban’ın söylediklerinden pek farklı değil. Dolayısıyla bu yolda ilerleme bizi bayağı bir açıklığa götürecekti. Ama durdurulduk. Bu da iyi bir ders olmalı. Demekki sana bu yolda ilerleme izni yok. Doğrudan ya da dolaylı hır çıkararak ya tepene bombaları atıyor Afganistan’da olduğu gibi ya da böyle dolaylı olarak karışıklık çıkarıyor.
İSLAM ADINA MEDENİYET ABİDELERİ YAKIP YIKILIYOR
Diğer bir mesele de Selefi / Vahhabilerin İslam anlayışı…
Maalesef diğer taraftan İslam adına, İslam’la ilgisi olmayan işler gördürülüyor. Bugün Afrika’da türbeleri yakıp, yıkıyorlar. Bunu da İslam adına yaptıklarını iddia ediyorlar. Timbuktu mesela bir medeniyet merkezi, İslam’ın göz nurudur. Sahra’nın ortasında bu büyük medeniyet abideleri yakıp, yıkılıyor. Aynı şeyi Bingazi’de yaptılar. Adam mezarı açıyor, yıkıyor. Oralarca Kur’an tefsiri yakılıyor. Korkunç bir şey bu. İşte bu yola da sapılıyor. Doğrudan doğruya Avrupa ve Amerika değerlerini zerkeden öğretim kurumları kadar İslam’ı yanlış yansıtan öğretim de İslam’a aykırıdır. Orada da İslam’a dolaylı olarak zararlı olacak şeyler öğretiliyor. İşte bu mezarlara saldıran adamlar mesela. Ne adına saldırıyor Allah adına… Halbuki İslam’a ne büyük zarar veriyor. Gözümüzün çok açık olması lazım. İnsanları birbirine kırdırıyorlar. Şimdi Bingazi’de insanlar ayakladı, aşırı gidenlere karşı hücuma geçtiler. Bingazi’de Kaddafi’ye karşı ayaklanırken halk “Allah-u Ekber” diyordu. Şimdi iki taraf da “Allah-u Ekber” diyor. Türbeyi yakan da ona hücum eden de….
KÜRT MESELESİYLE DEVLETİN TEMELİNE DİNAMİT KONULDU
Türkiye’ye dönersek. Ülkenin en büyük yarası da Kürt meselesi. Hükümet bu meseleyi çözmek için bazı adımlar attı. Kamuoyunda Kürt açılımı olarak bilinen “Milli Birlik ve Kardeşlik” adıyla bir proje başlatıldı. Ancak kan hala akmaya devam ediyor. Size göre bu meselenin asıl kaynağı ne?
Kürt meselesi Cumhuriyet kurulduğundan bu yana bastırılmış bir olaydır. Cumhuriyet kurulurken parmağım kör gözüne bir sorun ekildi. Devletin temeline bir dinamit konuldu. Denildi ki: “Bu devlet bir millet-devlettir, Türk’tür, Türk’ün dışında hiçbir şeye yer yoktur.” Bütün unsurlar atıldı. O halde niye Kürt’ü aldın içine. Sen “şurası benim değildir” dedin ve attın. Halep’in mesela Kilis’ten, Urfa’dan ne farkı var? Niye Halep dışarıda da Urfa içeride? Kerkük, Hakkari’den Musul, Şırnak’tan daha mı az Türk’tü de onlar dışarıda kaldı. Cetvelle çizilmiş bir sınır. Onları nasıl dışarıda bıraktıysan Kürtleri de dışarıda bırakacak bir sınır çizilebilirdi. Şu şehirler, bölgeler “Misak-i Milli sınırları dışındadır” denilebilirdi. Başka bir yöntem de olabilirdi. Nasıl ki biz tuttuk Yunanistan ile “Ahali Mübadelesi”ne girdik, oradan 700 bin Müslüman alındı bu tarafa, buradan da 1 buçuk milyon civarında Rum çıkarıldı. Hatta aralarında Türkler vardı. Böyle bir mübadeleyi Irak’la da yapabilirdin. Irak’taki Türkleri içeri alıp, Kürtleri verebilirdin. O zaman mümkündü bu.
Yani?
Bana kötü niyet kokusu geliyor. Yani bu devletin dibine böyle bir dinamit koyulmuştur. Ve bu dinamit sürekli parlatılmıştır. Adamın dili var, farklı bir tavrı var, bunları yok saydın. Dilbilim diye bir olay var. Dilbilimde Kırmance ile Türkçe aynı dil ailelerine mensuptur. Kalkıp da Kürtçe diye bir yoktur , uydurmadır gibi saçma sapan şeylerle dinamit sürekli olarak canlı tutulmuştur. Adam da bir tepki birikimi meydana gelmiştir.
ŞAMAN TÜRKLER GİBİ ZERDÜŞT KÜRTLER DE TÜREDİ
Din faktörü var ama…
Onu da yok ettiler. Bizim önde gelen çağdaşçılarımız “Biz Müslüman değiliz, bizi zorla Müslüman yaptılar. Biz Şaman’dık” diyorlardı. Ben çok iyi hatırlıyorum geçmişte Şamancılık, Bozkurtculuk hastalığı vardı. Bugün bu Kürtlere de bulaştı. Bir kısmı “Biz Müslüman değildik, zorla dayak atıla atıla Müslümanlığı benimsedik. Biz Zerdüştçüyüz” falan demeye başladılar. Ne kadar ayrılma noktası var onlar bileniyorlar. En başta da din geliyor. Bizim en önemli birleşme noktamız, çimentomuz, harcımız dindi. Müslümanlığı gericilik, kötülük diye damgalarsan sonunda bu noktaya gelinir. Müslümanlığın yerini tutacak hiçbir harç yok.
“Felsefeciler bitti, bilim de bitti” diyorsunuz bir röportajınızda. Ne olacak peki?
Yarın hakkında bir şey söyleyemem ama artık bugün felsefe ve bilim yok. Biri birinden koptummu zaten diğeri buhar oluyor. İkisi birbirine kenetlenmiş durumda.
Felsefe Akademisi projeniz vardı. Ne durumda?
Maalesef tüm projelerim gaz oldu. Sadece dergi çıkarıyoruz o akademinin yayın organı olması gereken Kutadgubilik çıkıyor hala.
Bir de sözlük çalışmanız da vardı.
Evet ilk cildi bitirdim, Dergah Yayınları basacak inşallah. Peyderpey basılacak. Z’yi herhalde göremeyeceğim, ömrüm yetmeyecek. Nereye gelirsem kardır.