Din, insanoğlunu dünya ve ahiret yurdunda saadet ve selamete ulaştıran yegâne sistem ve kurallar bütünüdür. İnsan, ruh ve beden ikilisinden müteşekkil, maddi ve manevi yönlere sahip bir varlıktır. Onun için tıpkı yaşama hakkı gibi bireylerin inanç ve istedikleri dini yaşama hakları ve özgürlükleri vardır.
Modern cahiliye, insanı maddi bir varlık olarak ele almaktadır. Bunun sonucunda ise, toplumları ayakta tutan yüce değerler bir bir silinip gitmektedir… Modern dünya insanı sınırsız tüketim, sınırsız hükmetme ve sınırsız özgürlüklere sürüklemek suretiyle; düşünce, fikir ve duygudan yoksun, yaşadığı dünyaya ve kendisine zarar veren, aktif değil pasif bireyler ortaya çıkartmaktadır. Bu tezahürlerin ortaya çıkardığı kötü sonuçlar ise; küresel ısınma, nükleer savaşlar, ekonomik buhranlar, kıtlık ve işkence olarak devam etmektedir. Emperyalizm rüzgârları, insanları temelde şu görüşte birleştirmeye çalışmaktadır:
“Dünya globalleşmekte, tek bir yerleşim merkezi haline gelmektedir. İnsanları ve toplumları birbirinden ayıran kültürler, medeniyetler, dinler sembolik birtakım varlıklar olarak varlığını sürdürecektir, bunun yanında bir tek insaniyet, bir tek kültür ve bir tek medeniyet olacaktır. O da batı medeniyetidir…
Kurtuluş, “değerlerinizi terk edin, çıkın, başkalaşın ve biz olun” şıkkında doğru cevap olarak önümüze sürülmektedir.”
Tüm bu tehditler ve engellemeler karşısında öz kimliklerinden sıyrılmadan, uzaklaşıp onlara benzemeden, bu çağda bilim ve teknolojide daha denk veya daha üstün bir güçle kuşatıcı bir kültür ve medeniyet sunacak nesillere, genç beyinlere ihtiyacımız var.
İstiklal şairi Mehmet Akif ERSOY’UN tahayyülü “Asım’ın nesli”, N.Fazıl KISAKÜREK’İN destanlaştırdığı; “zaman ve mekân bana emanettir, şuurunda bir gençlik” ancak “İmam Hatip ruhunda” mevcudiyetini korumaktadır… İmam Hatip ruhu bir zihniyettir, havadır. Aynı mektebin diplomasını taşımak değil, aynı çalışma programını, aynı davayı, aynı samimiyeti bünyesinde benimsemiş herkes İmam Hatipli’dir. Bunun aksi de vardır. Aynı mektebin mezunu olmakla beraber aynı davayı gütmeyenlere de İmam Hatipli denemez. ‘Bu iş diploma işi değil dava işidir’ anlayışıyla ilerleyen İmam Hatipler, ayrımcı değil kucaklayıcı bir zihniyetin ürünü olarak toplumun önünde ve hizmetindedir. İmam Hatip ruhu; muhacire zor zamanında yardım eden “ensar nesli”, bizi biz yapan değerleri ihya edecek ve o kimlikle dünyanın karşısına çıkıp; -Ben, yirminci asrın Müslümanıyım! Geçmişte olduğu gibi bu çağa da damgasını vuracak nesilim, toplumum, medeniyetim” diyecek bir ruhun ortak sembolik ifadesidir.
Geçmişte, ibn-i Sina’ları, Farabi’leri, ibn-i Rüşd’leri, Gazali’leri, Nazzam ve Cahız’ları bünyesinde barındıran bu ruh, gelecekte de cahiliye insanının kanayan yüreğine nurlu birer merhem olacaktır…
İmam Hatip liselerinin günümüzdeki eğitim sistemleri, Orhan bey zamanında kurulan ve 2. Mahmut’a kadar devam eden medreselere benzemektedir. Osmanlı bu medreselerde yetişenlere, doğu ve batı ilimlerini öğretmekte böylece; Akşemseddinleri, Zembilli Ali Efendileri, İbn-i Kemalleri, Ali Kuşçuları, Mimar Sinanları ortaya çıkarmaktaydı. Osmanlı’nın manevi mimarları Bab-ı Ali’nin yedi kıtada hüküm sürmesini sağlamış, asırlarca adalet ve barış’ın teminatı olmuşlardır. Ancak ne zaman ‘mektep ve medrese’ diye bir ayrıma gidip, Akif’in “medresen açsa, mektebin ondan daha aç” dediği ilim ve irfandan yoksun okullar açıldıysa, işte o zaman çöküş başlamış ve Osmanlı temelden sarsılmıştır.
Günümüzde her türlü engellere ve engellemelere Dur! diyecek, aklını vahiy ile tertemiz hale getirmiş “İmam Hatip Ruhu”, ümran medeniyetlerin üzerinde kurulduğu değerlere sahip çıkacaktır.
Mazide olduğu gibi bugüne ve yarınlara köprü olabilmek için biyoloji, fizik, kimya, astronomi, tıp vb. gibi ´fünûn-u müsbete´ ve ‘ulûmu nakliyye’i’ bir bütün olarak adalet, barış, sevgi, saygı, hoşgörü kavramlarıyla kendi potasında eritecek, bu sayede topluma örnek olacak, önder olacak tek nesil İmam Hatip neslidir.
Gönül diyarından gönüller fethine çıkacak, kurulan tuzaklar ise şevkini ve azmini artıracak, Necip Fazıl’ın deyimiyle; “Kim Var? denildiğinde sağına soluna bakmadan, -Ben Varım! diyebilen”, kalbinde tüm insanlık için saklı tuttuğu iman ve ilim ateşini cehlin en karanlık noktasına taşıyacak ve kanayan tüm yaraları durduracak ruh İmam Hatip ruhu’dur.
İnsanların insanlığına karşı yapılan çirkinlik ve hakaretlere son verecek, Muhammedi bir metotla ilerleyip, Kur’an medeniyetini yaşanılan hale taşıyacak ve geleceğin “insan modeli” olacaktır.
Bu yönleriyle insanlık ona muhtaçtır ve onu beklemektedir. İmam Hatip ruhu’nu kalplere nakşetmek dilekleriyle…
Halil KURBETOĞLU
Güngören Anadolu İHL