ÖNDER BAŞKANI KORKUT BİNLERCE GENCE SESLENDİ
Programın teması olan “EDEB” üzerine söylenen ilahiler ve düzenlenen gösteriler ile başlayan programda öğrencilerin coşkusu ÖNDER Genel Başkanı Dr. Hüseyin Korkut’un selamlama konuşması ile bir kat daha arttı. Korkut; Başbakanı, Bakanları, Protokolü, STK Temsilcilerini ve imam-hatip öğrencilerini selamlayarak başladığı konuşmasına şöyle devam etti;
“Hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi hepinizin üzerine olsun.
Konuşmama başlarken bizi yoktan var eden, iman ve İslam nimetiyle şereflendiren yüce Rabbimize sonsuz hamd-u senalar ediyorum. Âlemlere rahmet, bizlere hidayet vesilesi olarak gönderilen Edeb Muallimi, Biricik Önderimiz, Rasul-i Ekrem Efendimize salât-u selam olsun.
Geleneksel hale gelen Kutlu Doğum Programımızı teşriflerinizden ve bu anlamlı günü zenginleştirmenizden ötürü program tertip heyeti adına hepinize en içten teşekkürlerimi sunarım. Uzaktan yakından salonumuza teşrif eden camiamızın asil mensuplarıyla bir başka vesileyle daha birlikte olmak şüphesiz hepimiz için büyük bir bahtiyarlık vesilesidir. Bize bu kutlu iklimi yaşattığı için Rabbimiz Teâlâ’ya ne kadar hamd etsek azdır.
“ONLARCA ETKİNLİK DÜZENLEDİK”
Bildiğiniz üzere, bu yılki Kutlu Doğum Etkinliklerimizin ana temasını “edeb” olarak belirledik. Bu tema etrafında yurdumuzun dört bir yanında birkaç aya yayılan sürede onlarca seri etkinlik düzenledik. Okullarımızda edeb konferansları tertip ettik; gönüllü hatiplerimizin destekleriyle edeb kavramı hakkında farkındalık oluşturmaya çalıştık. Edeb hakkında Rabbimizin ayetlerini ve Peygamberimizin hadislerini içeren, ayrıca edebin kültür ve sanat geleneğimizdeki yansımalarına yer veren bir Edeb Kitapçığı hazırladık. 500.000 adet olarak bastırdığımız ve bugün size takdim ettiğimiz Edeb Kitapçığını, inşAllah, Türkiye’deki bütün İmam-Hatip öğrencilerine kısa zaman içerisinde ulaştırmış olacağız. Bunun yanısıra eğitim çalışmalarımızda kullanmak üzere “Hayatın Sanatı: Edeb” başlığıyla az önce kısa versiyonunu izlediğimiz 20 dakikalık eğitici bir tanıtım filmi hazırladık. Bunu da İmam-Hatip okullarındaki eğitimcilerimize sunmak suretiyle yardımcı ders materyali olarak kullanılmasını sağlamış olacağız. Edeb elçileri projemiz sayesinde görev alan binlerce gönüllü elçimiz aracılığıyla toplumumuzdaki edeb farkındalığını geliştirmeyi hedefliyoruz. Ayrıca edeb hakkında bir ‘eğitim modülü’ hazırlayarak bütün yurtta sürekli eğitimler vermeyi, klasik edeb literatüründen okumalar yapmayı, bu konuda algıyı canlı tutacak benzer etkinlikler düzenlemeyi planlıyoruz.
“İMAM-HATİP NESLİ OLARAK “EDEB YÂ HÛ” DEMEK”
Bütün bu girişim ve çabalarımızla yapmak istediğimiz şey, İslam Dininin Aziz Öğreticisi Peygamber Efendimizin insanlığa miras bıraktığı Edeb Medeniyeti’nin üstün değerlerini ve yüce meziyetlerini nazarlarınıza vermek ve bir kez daha insanlık önünde İmam-Hatip nesli olarak “Edeb Yâ Hû” demektir. Zira biliyoruz ki bizleri dünyaya anlatan en kilit anlam bizim edebimizde yatmaktadır. Rabbimize, kendimize, çevremize ve bütün evrene karşı olan edebimiz, İmam-Hatip misyonumuzu en güzel şekilde özetlemektedir. Bizim temel amacımız, edeb tacını giyerek insanlık onurunu korumak ve insan olmanın erdemini ilelebet yaşatmaktır. Edeb’i kendisinden en güzel şekilde öğrendiğimiz Yüce Peygamber’e ümmet olmanın bilinciyle, bilim ve teknolojide ilerlerken yekdiğerine yabancılaşan ve hoyratlaşan insanoğlunun karşısına çıkıp “illâ edeb, illâ edeb” diyebilmektir. Ahirette yegâne geçer akçenin edeb olacağı şuuruyla bütün insanlığa edeble kuşanmasını, baştan sona hakiki edeb olan Kur’an’la yükselmesini hatırlatmaktır. Edebsizlere karşı en az onlar kadar cesaret ve kararlılıkla edeb ile hâllenerek edebin bilgisini ve estetiğini gösterebilmektir.
YAŞAYAN EDEB TİMSALLERİ OLMALISINIZ
Sevgili Gençler, Edebin Değerli Elçileri; Bugün bu salonu coşkuyla dolduran İmam-Hatipli gençler olarak sizler Şairler Sultanı Necip Fazıl’ın deyişiyle “zaman bendedir ve mekân bana emanettir” şuuruyla çağınızın yaşayan edeb timsalleri olmalısınız. Halinizle, tavrınızla, tarzınızla, davranışınızla, oturuşunuzla, kalkışınızla insanlar size bakarak edebi öğrenmeli, sizden edeb solumalıdır. Size uğrayan edebin iyiliğini, güzelliğini, zerafetini ve letafetini sizde hissetmeli, edebinize bende olmalıdır. Edebsizler edebinizden hayâ etmeli, edebinize özenmeli, edebinizle bezenmeli, edebinizden ilham almalıdır. Edebiniz çevrenizde örnek gösterilmeli, etrafınıza edebinizle nâm salmalı ve edebinizle anılmalısınız.
Edeb, her şeyden önce benliğimizi ve bütün varlığımızı Rabbimize adamak ve teslim etmektir. Yalnız ve yalnız O’na kulluk etmek, O’na eğilmek ve O’ndan medet ummaktır. Edeb, Allah’ın bize verdiği niteliklere ve değerlere öz saygıyı korumaktır. Şeyh Galip’in eşsiz deyişiyle insanın zübde-i âlem (âlemin özü) ve dîde-i ekvân (varlıkların göz bebeği) olduğunu bilmek ve buna göre davranmaktır. Edeb, Nemrut’un ateşindeki İbrahim, Firavun’un sarayındaki Musa, Mısır’a emir olan Yusuf, zalim krala karşı birleşen Mağara Dostları ve nihayet Mekke’deki şirk düzenine başkaldıran Hz. Muhammed (sav) gibi yeryüzünün her türlü zorba egemenlerine karşı gençliğinizle ve edebinizle mücadele ahlakıdır. Gençlikte edeb ne güzeldir!
YERYÜZÜ EDEB BİLİNCİNE MUHTAÇ
Bugün yeryüzü edeb bilincine ne kadar da muhtaç! Yaşadığımız her ân ve her saniye, yitirdiğimiz her bilinç, haksızlığa kurban giden her can, zulme maruz kalan halklar, emeği sömürülen çalışanlar, açlık ve sefaletle boğuşan milyarlarca insan, doğduğuna pişman edilen çocuklar, onursuzca kullanılan kadınlar biz Müslümanlara, insanlığın seçilmişlerine, lisan-ı hal ile “nerede sizin sınırları öğreten, sizi başkasına duyarlı kılan, zorbalara ‘dur’ dedirten edebiniz” diye haykırıyor. Edeb, ana-babamızdan, yakınlarımızdan, komşumuzdan, din kardeşlerimizden, mazlumlardan esirgediğimiz merhamet ve muhabbetten ötürü her geçen ân daha fazla yitiyor. Şu anda Filistin, Arakan, Afganistan ve Somali başta olmak üzere yeryüzü coğrafyasının hemen her yerinde insanlık ruhu ve vicdanı bir edeb sınavına tabi tutuluyor. Nerede bir haksızlık, zorbalık, sömürü, işkence varsa, nerede insanlık onuru ihlal ediliyor yok sayılıyorsa orada edebimiz payimal ediliyor demektir.
İMAM-HATİP TARİH ÖNÜNDE BİR KEZ DAHA ÖNE ÇIKIYOR
İçinde yaşadığımız yerel ve küresel koşullar, edebin temsilcisi misyonunu üstlenmiş olan İmam-Hatipleri tarih önünde bir kez daha öne çıkarıyor. Bugün çok daha iyi görüyor ve anlıyoruz ki İmam-Hatip neslinin temsil ettiği misyon, aslında kendini çağlar boyu insanlığın kadim değerlerini sürdürmeye, ortak iyilik ve kalkınmasına hizmete adayan bir milletin medeniyet iddiasıyla tarih sahnesinde yeniden diriliş misyonudur. Bu karakteristiğiyle kadim coğrafyamızın tarihi-kültürel derinliğini, engin değer, düşünce ve medeniyet birikimini gelecek nesillere ve bütün yeryüzü coğrafyasına taşıma potansiyeline sahip yegâne kurumlar olma özelliğini de sürdürmektedir.
İMAM-HATİPLER SİMGE REFERANSLARDAN OLACAK
Canıyla, başıyla, etinden ve tırnağından artırdığı kıt imkânlarla, bazı dönemlerde bütün hasmane tutumlara ve engellemelere rağmen milletimiz tarafından İmam-Hatiplerin büyük bir teveccühe mazhar olması ve her bakımdan sahiplenilmesi bu okulların milletin sivil bir projesi olduğunun en açık göstergesidir. Asil milletimizin modern tarihi yazıldığında, İmam-Hatipler en destansı anlatıyı oluşturacak simge referanslardan biri olacaktır.
Bu açıdan bakınca, toplumun her kesiminde mezun ve mensubu bulunan İmam-Hatiplerin şahsında somutlaşan ana misyon, sadece Türkiye’nin değil, başta gönül coğrafyamız olmak üzere bütün yeryüzünün ortak insanlık ufkunu temsil etmektedir. Normalleşen ülkemizde eğitim sistemimizin tek tipleştirici bir felsefeden sıyrılıp çoğulcu ve demokratik bir hüviyete bürünmesine paralel olarak İmam-Hatipler daha sağlıklı bir zeminde gerçek işlevlerini yerine getirme fırsatı bulacaktır.
ÖĞRENCİ SAYISININ ARTMASI COŞKUYLA KARŞILANDI
İçinde bulunduğumuz eğitim-öğretim yılı itibarıyla İmam-Hatiplerin okul ve öğrenci sayısının artması milletimiz tarafından büyük bir heyecan ve coşku ile karşılanmıştır. Bundan başka, bu okulların eğitim sisteminin diğer Müslüman milletler tarafından ideal bir eğitim modeli olarak kendi eğitim sistemlerine adapte edilmek istenmesi İmam-Hatip misyonunun haklılığının ve gerekliliğinin bir göstergesi olmuştur. Bu vesile ile yeni dönemde İmam-Hatip okullarının orta kısımlarının yeniden açılması, İmam-Hatip lisesi mezunlarının önündeki katsayı engelinin kaldırılması, orta ve lise seviyesindeki okullarda seçmeli Kuran-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in Hayatı derslerinin müfredata konmasına öncülük eden başta Sayın Başbakanımız olmak üzere bütün hükümet ve yasama temsilcilerine camiamız adına yürekten teşekkür ediyoruz.
Bununla birlikte bu müspet gelişmeler okullarımızın yaşadığı fiziki, beşeri, mali, müfredat ve benzeri alanlarda birçok zorluğu ve güçlüğü de tabiatıyla beraberinde getirmektedir. Her diriliş ve doğuşta olduğu gibi İmam-Hatip okullarının gelişiminde de bir takım zorluk ve güçlükler de yok değildir. Eğitimde niteliğin artırılmasına yönelik gerekli öğretmen ihtiyacının sağlanmasından okullarımıza ara sınıfta öğrenci alınma imkânı verilmesine kadar bir dizi alanda hala milletimizin beklentileri haklı beklentileri vardır. Dileğimiz önümüzdeki eğitim-öğretim yılı itibarıyla bu ve benzeri sorunların ortadan kalkması ve gerekli iyileştirmelerin sağlanmasıdır.
SİVİL MÜZAKERE VE MÜŞAVERE ZEMİNİ OLACAKTIR
Bütün bu hususlar göz önüne alındığında İmam-Hatiplerin önünde duran ana mesele öz-nitelik sorunu olarak önümüze çıkmaktadır. Bu hususta ortaya konacak çözümlerin karmaşık yapısı, İmam-Hatip paydasında hizmet veren bütün paydaş kuruluşların ortak ve birlikte hareket etmesini de zorunlu kılmaktadır. Bu programı ortaklaşa tertip ettiğimiz İlim Yayma Cemiyeti, ÖNDER, İlim Yayma Vakfı, Ensar Vakfı ve Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı olarak bir süredir yürüttüğümüz kurumlar arası koordinasyon çalışmalarının bu anlamda sürece önemli katkıları olduğunu görmek bizi memnun etmektedir. Bu işbirliği ve ortaklık çalışması öyle ümit ediyorum ki uzun vadede Türkiye’de din eğitimi ve İmam-Hatiplere ilişkin bir yol haritasının oluşturulabilmesi, yeni hedef ve stratejilerin geliştirilebilmesi, proje ve girişimlerin eşgüdüm içerisinde etkin bir şekilde uygulanabilmesi için ortak bir sivil müzakere ve müşavere zemini olacaktır. Böyle bir zeminde oluşacak çözüm, tavsiye, öneri, proje ve girişim türünden somut çıktılar milli eğitim sistemimiz için müstesna bir kazanım teşkil edecektir.
İMAM-HATİP CAMİASINA ÖNEMLİ GÖREVLER DÜŞMEKTEDİR
Sayın Başbakanım, Saygıdeğer Protokol, Kıymetli Davetliler; İmam-Hatiplerin önündeki yasal engellerin büyük ölçüde kalkması itibarıyla yeni dönemde niteliğin geliştirilmesine yönelik hizmet alanının büyüdüğünü görmekteyiz. Bu cümleden olmak üzere sadece ülkemizde değil bölgede ve dünyada toplumsal huzur ve istikrarın sürdürülebilir olması için evrensel değerleri özümsemiş kuşatıcı ve cihanşümul bir söylemin oluşturulmasında İmam-Hatip camiasına önemli görevler düşmektedir. Zira edebin bir unsuru da paylaşma, dayanışma ve kardeşlik anlayışı içerisinde birbirimize hoşgörü ile bakabilmektir. Yaratılanı yaratandan ötürü sevmektir. Toplumsal birlik ve beraberliğin tesisinde, medeniyetimizin kadim değer ve öğretilerine dayalı kuşatıcı bir söyleme ihtiyaç vardır.
Şuna kuvvetle inanıyoruz ki camiamız şimdiye kadar edeb sınırları içerisinde Türkiye’nin müşterek sorunlarında daima yapıcı ve onarıcı bir rol üstlendiği gibi buradan alacağımız ruh ve heyecan ile önümüzdeki dönemde her fırsatta sevgi ve kardeşlik duygusunu toplum katmanlarımıza nüfuz ettirmede de öncü bir rol üstlenecektir.
EŞSİZ BİR MEDENİYETİN ÇOCUKLARIYIZ
Bizler tarihin şahitlik ettiği eşsiz bir medeniyetin çocuklarıyız. Doğudan batıya, kuzeyden güneye yerkürenin hemen her yerinde evrensel üstün değerlere gönül vermiş, ortak bir insanlık ideali etrafında buluşmuş seçkin bir topluluğun mensuplarıyız. Değer ve idealimizin kazandırdığı özgüven ve inanç ile asırlar boyu insanlık ufkunda sevgi, şefkat ve merhametin yaşayan mümessilleri ve öğreticileri olduk. Medeniyet değerlerimizi çağımızda yeni bir idrak ve ufuk ile yorumlayıp küresel barış ve istikrarın sürdürülebilir imkânını yaşayan kuşaklarımıza gösterebilmek için yeniden çalışmak zorunda olduğumuz ders “edeb” dersidir. Bu can alıcı ihtiyacı ve zarureti İmam-Hatiplerden daha iyi kim hissedebilir?
Tıpkı Mevlana’nın dediği gibi: “Hakk’ın bize edep ihsan etmesini isteyelim. Zira edeb’ten noksan olan O’nun lütfuna layık değildir. Edebsizin kötülüğü yalnız kendisine değildir. Belki bütün dünyaya karışıklık, ateş verir.”
Bu duygu ve düşüncelerle beni sabırla dinlediğiniz için hepinize gönülden teşekkür ederim. Başta organizasyona ortak olan kurumlarımız olmak üzere emeği geçen bütün üyelerimize, gönüllülerimize, çalışanlarımıza ve destekçilerimize en derin şükranlarımı sunar, bir sonraki sene bir başka programda yine buluşmak dileğiyle sevgi ve saygıyla hepinizi selamlarımı arz ederim.
Allah bizleri edeb’le terbiye ve muhafaza eyleye. Amin…”
BOZDAĞ ve AVCI DA İMAM-HATİPLİLERLE BİRLİKTEYDİ
Korkut’un ardından konuşmasını yapmak üzere sahneye İmam-Hatip mezunu Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ çıktı. Bozdağ konuşmasında gençlerle bu iklimde buluşmaktan ve yeni gelen neslin EDEB diyerek yola çıkıyor olmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Bozdağ’ın ardından konuşma yapmak üzere kürsüye çıkan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı; “uzun uzadıya konuşmalar yaparak sizleri sıkmayacağım. Kimi beklediğinizi biliyorum. Sizlerle birlikte burada bu atmosferde olmaktan mutluluk duyuyor ve mikrofonu beklediğiniz kişiye devrediyorum” dedi.
Milli Eğitim Bakanının ardından sahneye çıkan Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan öğrencilerin coşkulu alkışları ve tezahüratları sebebi ile uzun süre konuşmasına başlayamadı.
Toplantıya geç katıldığı için af dileyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sabah İstanbul’da uluslararası bir toplantıya katıldığını, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in dün vefat eden babası emekli Albay Seyfettin Özel’in cenaze töreni için Ankara’ya gittiğini, törenin ardından İstanbul’a döndüğünü söyledi.
PEYGAMBERİN YOLUNDA
Erdoğan, öncelikle gençlere, her zaman, “önce edep, önce haya, önce tevazu” demeyi tavsiye etti.
Gençlerin silahı değil Kur’an-ı Kerim’i kuşandığını dile getiren Erdoğan şöyle devam etti: “Bu gençler, silahı değil, öfkeyi değil, nefreti değil; Kur’an-ı Kerim’i kuşanmış, Hadis-i Şerifleri kuşanmış, en önemlisi de edebi, hayayı, sevgiyi kuşanmış gençler.
YETİNMEYİ BİLDİLER
Bu gençler, dünya yolculuğunda yanlarına ayeti, hadisi, edep ve hayayı azık olarak almış, bununla yetinmeyi bilmiş gençler. Bu gençler Hazreti Nebi’nin aşkıyla yanan gençler. Bu gençler, Peygamber sevgisiyle tutuşan gençler. Bu gençler, zihinlerinde fikir, dillerinde zikir, gönüllerinde iman dolu iksirle yürüyen gençler. Bu gençler var ya bu gençler, her türlü baskıya, her türlü sindirmeye, her türlü tuzağa rağmen, Kur’an’ın ve Siyer-i Nebi’nin öğretilmesine ve öğrenilmesine adamış gençler.
Bu gençler, İmam hatip okullarında, yüreğini Kur’an’ın bereketine adamış gençler. Bu gençler, İmam hatip okullarının öğrencisi, İmam hatip okullarının mezunu, diğer okullarımızın öğrenci ve mezunları olarak, hayatlarını ilime, hikmete, emri bil maruf, nehyi anil münkere adamış gençler.
KARDEŞLİĞİN MÜCADELESİ
Bu gençler, edep ve hayayı hayatlarının her zerresine zerk etmiş, tahriklere aldırmamış, öfkenin ve nefretin diline esir olmamış, selam ile konuşan, yani barışın mücadelesini, dayanışmanın mücadelesini, kardeşliğin mücadelesini veren gençler.
“MİLLETİ BU GENÇLERDEN MAHRUM ETME”
Sen bu gençlerin yolunu açık et Yarabbi. Sen, milleti ve ümmeti bu gençlerden mahrum etme, milleti ve ümmeti bu gençlerle şereflendir Allah’ım. Bu gençleri Sırat-ı Müstakim’den ayırma; bizleri de bu gençlerle yol yürüyenlerden eyle Allah’ım. Sen bu gençlere şahit ol Yarabbi!”
Başbakan, Hz. Muhammed’e (sav) övgü dolu sözler sarf etti. Hz. Peygamber’in edep yönünden söz eden Erdoğan şunları söyledi: “Hayatımızın her anını, tıpkı Hazreti Peygamber gibi edeple, hayayla, tevazuuyla süslemek zorundayız. Hazreti Peygamber, gerektiğinde eline kılıcı alacak, savaş meydanlarında bize mücadele ruhunu öğretecek kadar kahramandı.
“SEVGİNİN DİLİYLE KONUŞACAĞIZ”
Her eziyete göğüs gerecek, zulme, baskıya, itip kakmalara, işkencelere tahammül gösterecek kadar dirençliydi. Terk etmek zorunda kaldığı Mekke’yi geri dönüp fethedecek kadar kudretli ve muzaffer bir komutandı. Ancak, sevgili gençler, aynı peygamber, çocuklarla çocuk olacak, yoksullara kardeş olacak, yolda kalmışlara yoldaş olacak, garip gurebaya paydaş olacak kadar şefkatliydi, ali cenabtı, mütevaziydi. Alemlere rahmet olarak gönderilmiş, merhameti yüceltmiş bir peygamberdi.
İşte sevgili gençler. Her ne yaparsanız, yapın, önce edep diyecek, önce haya, önce tevazu diyeceksiniz. Dünyayı değiştirmek, dünyaya barışı egemen kılmak için bile yola çıksanız, önce edep, önce haya diyeceksiniz. İlim için bile yola çıksanız, önce edep, önce haya diyeceksiniz. Evinizde anne babanıza ‘öf’ bile dedirtmeyeceksiniz. Kardeşlerinize, sokakta insanlara, dünya üzerinde tüm yaradılmışlara edeple, hayayla muamele edeceksiniz.
EDEP YOKSA HİÇ BİR ŞEY YOKTUR
Edep yoksa, inanın, hiç bir şey, ama hiçbir şey yoktur. Edebi olmayan hiçbir mücadele hak mücadelesi değildir. Edepten beslenmeyen hiçbir hareket hedefine ulaşamaz. Şunu unutmayın; Fatih Sultan Mehmet’e İstanbul’u fethettiren, azametli ordularından ziyade, Akşemsettin Hazretleri’ne gösterdiği edeptir. Yavuz Sultan Selim’i doğunun fatihi yapan, hocasının atının yağından sıçrayan çamuru süs ve şeref olarak görmesi, hocasına edep göstermesidir.
Selahattin Eyyubi’yi, şarkın sevgili sultanı yapan, hem Kudüs karşısında, hem de yaradılmışların en şereflisi insan karşısında sergilediği edeptir. Eğer üzerinizde edep ve haya zırhı yoksa, çelikten zırhlar bile size fayda etmez. Konuşurken edebe riayet edin; ya susun, ya hayır söyleyin. Yürürken, yemek yerken, oturup kalkarken, her anınızda lütfen edebe riayet edin. ‘Edep yahu!’ sözünü dilinizden hiç eksik etmeyin. Bizim davamız, bizim hareketimiz, bizim gönülleri fethimiz, biliniz ki, ancak ve ancak edeple ilerleyecek, edeple zafere ulaşacaktır.”
“NİFAK SOKMAYA ÇALIŞANA UYANIK OLACAĞIZ”
Türkiye’nin ve yakın coğrafyanın karşılaştığı sorunların sebeplerinden bahseden Erdoğan şöyle devam etti: “Bugün ülkemizde, yakın coğrafyamızda karşı karşıya kaldığımız sorunların sebebini, öyle büyük büyük tertiplerde, büyük komplo teorilerinde asla aramayın. Elbette harici etkenlere bakacağız. Elbette bizim üzerimize yazılan senaryolara karşı çok dikkatli olacağız.
Elbette, husumeti, çatışmayı, istismarı, sömürüyü bir yaşam tarzı olarak seçenlere, aramıza fitne, nifak sokmaya çalışanlara karşı uyanık olacağız. Ancak, dışarıya odaklandığımız kadar, hatta ondan çok daha fazla içeriye odaklanmak, kendimizi her daim muhasebeye çekmek,ölmeden önce kendinizi muhasebeye çekiniz, dışarıyla mücadeleden önce, kendimizle mücadelede muzaffer olmak zorundayız. Edebin terk edildiği yerde sefalet olur.
Edebin terk edildiği yerde husumet olur. Kardeşin kardeşe hürmet göstermediği, edeple muamele etmediği yerde çatışma olur, terör olur. Edebin önemsenmediği yerde, ilim değil, cahillik olur; ilerleme değil, gerileme olur, büyüme değil, çöküş olur. İşte sizler, siz gençler, bu ülkede, tüm bu coğrafyada, edebin değerini tekrar tekrar anlatacak, edebin önemini hatırlatacak ve en başta edep ve hayayı tüm coğrafyaya inşallah egemen kılacaksınız.
KUR’AN-IN OLDUĞU YERDE HUSUMET OLMAZ
Bizler imam hatip okullarını, en başta bunun için önemsiyoruz. İlmini Kur’an-ı Kerim’den, edebini Siyer-i Nebi’den almış bir gençliğin, dünyayı değiştireceğine yürekten iman ediyoruz. Şunu herkesin bilmesini istiyorum; Kur’an’ın aydınlığının olduğu yerde husumet olmaz, nefret olmaz, çatışma olmaz. Hazreti Peygamber’in hayatını kendi hayatına tatbik edenlerin olduğu yerde, hukuksuzluk olmaz, adaletsizlik olmaz, hakka tecavüz olmaz, öldürmek, yaralamak olmaz.
Bir insanın ölümü tüm insanlığın ölümü gibidir. Milli ve manevi değerlerle yetişmiş, bu toprakların kadim medeniyetine şekil veren edep ve haya kültürüyle büyümüş insanların olduğu yerde dışlama olmaz, horlama olmaz, aşağılama olmaz.
Kalbinde Allah sevgisi, kalbinde peygamber sevgisi olan, yaratılanı, yaratandan ötürü hoş görenlerin olduğu bir toplumda, ırkçılık olmaz, kavmiyetçilik olmaz, kabilecilik olmaz, ayrımcılık olmaz. Biz, sorunlarımıza başka yerlerden çözümler aramayacağız. Biz, çözümleri ithal edenlerden, çözümleri taklit edenlerden olmayacağız. Eğer özümüze bakarsak, eğer ecdadımıza bakarsak, eğer kendi medeniyetimize yönümüzü dönersek, eğer bu toprakların edep ve hayasını kuşanırsak, inanın, çözülemeyecek hiçbir sorun, ama hiçbir sorun kalmayacaktır.”
“BİZ EDEP VE HAYANIN DİLİYLE KONUŞACAĞIZ”
Çözüm sürecinde edepli konuşmaya devam edeceklerini dile getiren Başbakan, “Bugün çözmek için yeni bir süreç başlattığımız terör meselesini de, inanın, edep ve hayadan asla taviz vermeden sürdüreceğiz. Birileri edebini bozabilir. Birileri, bu toprakların insanı olduğunu söyleyip, bu toprakların edep ve hayasından nasibini almamış olabilir.
Birileri, edebin dili yerine, nefretin, husumetin, öfkenin, kanın diline esir olabilir. Birileri, bütün milli ve manevi değerleri çiğneyip, ölmenin ve öldürmenin çığırtkanlığını yapabilir. Ama biz, sabırla, metanetle, edep ve hayanın diliyle konuşacağız. Biz, öfkenin ve nefretin değil, sevginin diliyle konuşacağız. Biz, ayırmanın, bölmenin, çatıştırmanın diliyle değil, kardeşliğin diliyle konuşacağız. Biz hep hayır söyleyecek, her zamanda hayrın ve Hakk’ın yanında duracağız. Niyet hayır diyecek, inşallah hayırlı akıbete hep birlikte erişeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Konuşmasının ardından öğrencilere gül dağıtan Başbakan’a tertip komitesi tarafınd
” Bir milletin asıl gücü; topu, tüfeği yahut tankı değil imanlı ve inançlı gençliğidir.” PROF.DR.NECMETTİN ERBAKAN
bu sözün ne zararı var…????
evet çoşku salona sığmadı ama…
bir erbakan posteride salonda istenmedi…
ne kadar kötülük yapmış bu erbakan imam hatiplere ….
biz anlayamadık..
bir anlayan varsa bize de lütfen anlatsın….
yoksa
sadece yalakalık gereği mi indirilmek istendi …
bunu da bilelim…